Hölderlin : Aşk ve hüzün dolu bir yaşam

Aşk yaşamı renklendiren bir duygudur… Dünyada eserleriyle tarihe geçen birçok ünlü kişi aynı zamanda aşklarıyla da insanların hafızalarında yer alıyor… Örnek çok… MÖ 41’de, Roma ordularının komutanı Antonius’un Kleopatra’ya olan aşkı…Aşkı için tahtını feda eden 8. Edward… Veya Goethe’nin aşkları … İlk aklıma gelenlerden bazıları… Klasik çağın ve romantizmin en önemli temsilcilerinden Alman lirik şair Friedrich Hölderlin’in aşkı da öyle…

Asıl adı Johann Christian Friedrich Hölderlin… 20 Mart 1770’te Lauffen’de doğmuş… Şiirleri okunduğu zaman dinleyeni müzik dinlercesine saran bir lirizme sahip… Hölderlin 1795’te Frankfurt’ta Gontard Ailesi’nin Großen Hirschgraben Nr. 3. adresindeki ‘Beyaz Geyik‘ adlı devasa konağında (foto) iş bulur… Gontard’lar Fransa’da 16. Yüzyılda kıyıma uğradığı için Almanya’ya sığınan Protestan topluluktan… Varlıklı bir aile… Frankfurt’ta 1726’da ‘Bankhaus Heinrich Gontard‘ adlı özel bankayı kurmuşlar… Bu banka 2002’de kapanana kadar faaliyetini sürdürdü…

Hölderlin 25 yaşındadır… Banker Jakob Friedrich Gontard’ın küçük oğluna genel tarih, Roma tarihi, Almanca ve Coğrafya dersi verir… Konakta kalır. Masrafları dışında yılda 300 Gulden maaşı vardır… Ancak zamanla bu dersler sırasında bankerin 26 yaşındaki güzel karısı Susette Gontard ile arasında bir yakınlık doğar… Yaz aylarında kentin dışındaki yazlığın etrafında yürüyüş yaparlar… Edebiyat, Müzik ve Felsefe üzerine sohbet ederler… Hölderlin ona 1793’te Neue Thalia dergisinde kısmen yayınlanan Hyperion adlı romanından pasajlar okur…

1796’da Napolyon Orduları Frankfurt’a yönelince banker Jakob Friedrich Gontard, tüm aileyi güvenlik açısından Frankfurt’ta yaklaşık 250 km uzaklıktaki Bad Driburg’daki mülklerine gönderir… Yemyeşil, ormanlık bölgedeki bu kaplıcalar diyarında üç dört hafta kalırlar… Susette ve Hölderlin burada daha da yakınlaşır… Bu yakınlık kulaktan kulağa yayılırki banker Jakob Gontard 25 Eylül 1798 günü Hölderlin’i apar topar evden kovar… Hölderlin de Frankfurt’un yaklaşık 20 km kuzeyindeki Bad Homburg köyünde şair arkadaşı Isaac von Sinclair’ın evine sığınır…

Ama aşk bacayı sarmıştır… Hölderlin, her ayın ilk Perşembe günü Bad Homburg’dan yola çıkıp yaya olarak Gothard ailesinin yazlığının yakınına gelip Susette ile buluşur. Birbirlerine mektuplar verirler… Frankfurtlular bilir… burası Adlerfynck Caddesi’nin olduğu yerdir. Hölderlin aşkı uğruna dört saati aşkın yürüyüp gelir, sonra yine yürüyerek arkadaşının evine döner… Hölderlin’in gelip gittiği bu yol işaretlenmiş bugün… İsteyen işaretlere bakarak yürüyebiliyor… Ben kısmen yürüdüm ama Bad Homburg’a kadar değil tabii…

Bu durum üç yıl sürer… 1802’de Susette su çiçeğine yakalanıp ölür… Hölderlin onun ölüm haberini aldıktan sonra bir daha toparlanamaz… 1806 yılında Tübingen’de sinir kliniğine götürülür… Yaklaşık 230 gün sonra klinikte tutulmasına gerek olmadığına karar verilir… Ernst Friedrich Zimmer isimli marangoza emanet edilir… Ömrünün geri kalan kısmını, Zimmer ailesinin evinin en üst katındaki bir odada geçirir, Hölderlinturm denilen evdeki o meşhur sarı odada… 7 Haziran 1834’te Tübingen’de ölür… Mezarı Tübingen şehir mezarlığında… 30 yılı aşkın süre yaptığı yegane şey piyano çalmak, kitap okumak ve şiir yazmaktır. Romantik şairin bu dönemde bin üç yüz sayfa şiir yazdığı söylenir. Yine bu dönemde Sophokles’in trajedilerini Almanca’ya çevirmiştir ve bütün bu el yazmaları üzerinde yapılan araştırmalar, eserlerinin en küçük bir dilbilgisi hatası dahi içermediğini gösterir. Hölderlinturm (Hölderlin Kulesi) adlı bina Tübingen’de Neckar nehri kıyısında… Bir efsaneye göre, Neckar nehrinin suları tam kulenin önünden geçerken yavaşlayıp Hölderlin’i dinlermiş…

Susette’nin mezarı hakkında bilgi yok ama Frankfurt Mezarlığı’nda Gontard Aile mezarlığında olduğu sanılıyor. Hölderlin’in ilginç yaşamına, eserlerine haftaya devam edeceğim. Ama dün eşimle Frankfurt’ta Susette’nin büstünün bulunduğu müzeye gittik. Main kıyısındaki tarihi Liebighaus’a… Bir dönemler tekstil sanayicisi olan Baron Heinrich von Liebig’e ait tarihi şato şimdi müze… Susette‘ye bakıp ‘Biz geldik Susette‘ dedim, Hölderlin’i düşündüm…

Yorumlar

yorum